Tarihî kaynaklar, doğal gazın ilk kez M.Ö. 900’lerde Çin’de kullanılmakta olduğunu ortaya koymakta. Taşınması, işlenmesi ve depolanması kolay olan doğal gazın yaygın kullanımı 1790’da İngiltere’de başlamış. Boru hattı taşımacılığıyla birlikte 1920’lerde artan kullanımı, II. Dünya Savaşı’ndan sonra daha da gelişmiş. Doğal gaz, enerji üretim sektöründe ilk kez Amerika’da kullanılmaya başlanmış.
Doğal gaz, önceleri petrol üretimi esnasında ortaya çıkan bir atık olarak görülmekte ve petrol üretim tesislerinde yakılarak uzaklaştırılmakta imiş. Günümüzde ise hem tüketiciler, hem de sanayi açısından vazgeçilmez bir yakıt konumuna gelmiştir. Özellikle veriminin yüksek ve emisyon oranlarının düşük olması, evlerimizde, fabrikalarda ve taşımacılık sektöründe kullanılmasını sağlamaktadır. Doğal gazın, 1950’li yıllarda, dünya enerji tüketimindeki oranı %10’u geçmezken, günümüzde bu oran %24’lere ulaşmış durumda. Uluslararası Enerji Ajansı’nın yaptığı çalışmalar, tüm politik senaryolarda doğal gaz tüketiminin artacağını öngörmekte. 2010-2035 arası dönemde elektrik üretimi için doğal gaz talebinin yıllık bazda %1,6, sanayi talebinin %1,9, ısınma amaçlı ise %1,3 oranında artması beklenmekte. Toplam doğal gaz tüketiminin, 2035 yılı sonunda 5 trilyon m3 seviyesine ulaşacağı tahmin edilmekte. Dünyada bilinen doğal gaz rezervlerinin yaklaşık 70 yıllık ömrü olduğu tahmin edilmekte. Petrolde 30-40 yıllık rezerv kaldığı hesapları doğru çıkar ise, doğal gazın stratejik önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Shell, doğal gazın artan önemini fark eden şirketlerden. Şirket, ‘Oyun Değiştirici’ (Game Changer) yenileşim programı ile doğal gaz fikirlerine de yatırım yapmakta. Örneğin, FLNG Projesi, yenilikçiliğiyle dikkat çekmekte. Shell, devrim niteliğindeki ve dünyada türünün ilki olan bu projeyle, doğal gazı denizde sıvıya dönüştüren dev bir yüzer tesis geliştirmekte. Doğal gaz konusundaki yenileşim ve ARGE çalışmalarının en güzel örneklerinden biri de Norveç’te bulunan Oslo Üniversitesi tarafından gerçekleştirilmekte. Üniversite bünyesindeki araştırma odaklı İnovasyon Merkezi ‘inGAP’, doğal gazın özellikle yakıt ve petrokimyasal olarak kullanımında yenilikçi metodolojilere odaklanmış durumda. 2007 yılında faaliyete geçen merkezde günümüze değin, 11 proje gerçekleştirilmiş.
Ülkeler de, en az şirketler ve üniversiteler kadar, politika ve stratejilerinde doğal gaza öncelik vermekte. Özellikle yenilikçi sondaj yöntemlerinin keşfi sayesinde bugüne değin çıkarılamamış doğal gaza ulaşmayı başararak, büyük bir enerji potansiyeli kazanan ABD’nin, gaz üretimine yapacağı yatırımların 90 milyar dolarlara ulaşması bekleniyor. Doğal gaz alanında bir diğer büyük oyuncu olan Rusya ise, Doğu Sibirya’da doğal gaz yataklarının geliştirilmesine odaklanarak, sıvılaştırılmış doğal gaz ihracatının payını %6’dan, %30’lara kadar çıkarmayı hedeflemekte. Doğal gaz sektörüne Moskova’nın yapacağı yatırımın 700 milyar dolar seviyesinde olması öngörülüyor.
Doğal gaz sektörünün önemli ihracatçılarından biri olan Cezayir’de, Tunus ile iş birliği yaparak petrol ve doğal gaz projelerinde sinerji yaratmayı hedefliyor.
Dünyaya baktığımızda, doğal gaz sektöründe yenilikçi fikir ve projeleri destekleme, kamusal ölçekli strateji geliştirme, iş birlikleri ve üniversite/AR-GE çalışmaları gibi yenilikçi bakış açısında olması gereken hemen hemen tüm kaldıraçların kullanıldığını görüyoruz. Türkiye ise doğal gaz konusunda büyük bir oranda dışa bağımlı durumda. Üretebildiğimiz doğal gaz, tükettiğimizin sadece %2’sini karşılamakta. TPAO’nun açıklamalarına göre, yurtiçi üretilebilir doğal gaz rezervi 6,84 milyar m3’tür. Yıllık tüketimimizin ise 45 milyar m3 olduğunu düşünürsek mevcut rezervlerimizin oldukça yetersizdir.
Mevcut durum göz önüne alındığında, doğal gaz konusunda dışa bağımlılığımızı azaltabilmek için deniz rezervlerini bulma ve değerlendirme ile doğal gaz tüketimini azaltmak için verimli kullanıma yönelik yenilikçi fikir ve araştırmalar önem kazanmaktadır.
Yazımı dünyadaki enerji dengelerini değiştirebilecek “kaya gazı” tamamlamak istiyorum.
Doğal gazın bir türevi olan kaya gazı konusu da mutlaka Türkiye için gündemde olması gereken bir husustur. TPAO, Türkiye’de tahmini hesapla 20 trilyon metreküplük kaya gazı rezervi olabileceğini düşünmektedir. Kaya gazını üretime geçirme konusu hala Dünya için çok yeni. ABD dışında bu teknolojiye sahip bir ülke yok diyebiliriz. ABD toplam doğal gaz üretiminin dörtte birini kaya gazından sağlıyor. Bu sayede doğal gaz fiyatlarında büyük oranda düşüş elde etmiş durumda. Kaya gazı potansiyelinin teyit edilmesi durumunda, Türkiye olarak kaya gazı üretimi için gerekli teknolojiye ve yenilikçi fikirlere ihtiyaç duyacağımız kesin.
Yayın: ICT Media Enerji, Kasım 2014