Liderliği en geniş anlamda ele alıyorum… Aile için anne-baba, eğitim için okul yöneticileri ve eğitmenler, kuruluşlar için yöneticiler, topluluklar için önde gelenler, milletler için (cumhur)başkanları, başbakanlar ve bakanlar…izleyenleri ve etki sahaları olan kişilerdir.
Liderler, takipçilerine göre daha fazla güce sahiptir; (gizli) bilgilere daha rahat erişebilirler; daha fazla yetki ve sorumluluk taşıdıkları gibi, daha fazla da imtiyaza sahiptirler. Etki sahaları geniştir, dolayısı ile rollerinin özünde mevcut olan ahlâkî boyutları karşılayıp karşılamamaları, hem takipçilerini ve yol arkadaşlarını, hem de çevrelerini doğrudan etkiler.
Her ne kadar hemen her kuruluşun değerleri arasında insanlara ve çevreye karşı duyarlı ve sorumlu davranmak, yasalara ve ahlâk kurallarına uymak, adilâne davranmak, hesap verebilir ve şeffaf olmak, dürüstlük ve açıklık gibi etikle ilgili kavramları yoğunlukla görsek de, bunların ihlâline de sıkça tanık olmaktayız. Yalan söyleyen, ona inananları istismar eden, ayrımcılık yapan, yolsuzluk ve hile yapan, çalan, çırpan, rüşvet alan, sorumsuz davranan yöneticilerle de yaşamak durumunda kalınmıyor mu? Özünde kendine güveni olmayan, kendini herkesten üstün gören, bencil ve haris kişilikler bunlar. Ancak güç bu kişiliklere bir geçti mi, etkileri ve bıraktıkları hasar büyük oluyor.
Böylesi kişilerin eline geçen kuruluşlar da, sigortasız işçi çalıştırmaktan, finansal raporlarda hile yapmaya; fikrî ve kişilik hak ihlallerinden, ayıplı, sağlık ya da güvenlik riski taşıyan ürün veya hizmeti piyasaya sunmaya; çevreye ve insana zarar veren ürünleri gizlemekten, eksik ya da yanıltıcı bilgi ve beyanda bulunmaya; rakiplerini karalamaktan, garanti ya da iade işlemlerinde müşterisini süründürmeye; binbir pazarlama hilesine başvurmaya tenezzül edecektir. Ta ki, ciddi bir denetim, şikâyet ya da krizle karşılaşana kadar.
Ahlâk bulaşıcıdır, ahlâksızlık da!
Hatta, ahlâklı davranışlar ve tutum geliştirmek kimi zaman özel çaba ve zahmet gerektirse de, ahlâksızlık bir veba mikrobu gibi hızla yayılıverir. İşte onun içindir ki, liderlerin omurgası çok önemlidir. Topluma hizayı onlar verir, şakul görevi görürler. Liderler rollerini yerine getirirken, hem kendileri ahlâkî davranış göstermek, hem de toplumun ya da kuruluşun ahlâkî çerçevesini belirlemek durumundadır.
Etik kavramının kökeni Yunanca “ethos” sözcüğüne, kökü ise felsefeye dayanmakta. Ahlâkî açıdan doğru-yanlış ya da iyi-kötü ile ilgili olan etik, karakter ve alışkanlık anlamlarını içermekte. Türk Dil Kurumu, etik kelimesini başlıca iki şekilde tanımlamakta: 1. Töre bilimi, ahlâk bilimi, 2. Ahlâkî, ahlâkla ilgili. Etik daha evrensel kullanıma, ahlâk ise, topluma ve zamana göre değişkenlik gösterebilecek davranış ve uygulamalara işaret etmekte. Özünde, insan, çevre ve topluma duyarlılıktan bahsediyoruz aslında; emeğe, bilgiye, hukuğa saygıdan; hakkaniyetli, doğru, dürüst, tutarlı ve sorumlu davranmaktan.
Kuruluş ve toplumlar ne kadar uzun süreli, sürdürülebilir bir yaşamı amaç edinirlerse, etik de o denli önem kazanabilmekte.
Ticarî ahlâk, kazancın; diğer paydaşlara (çalışanlar, iş ortakları, müşteriler, tedarikçiler, çevre, toplum gibi) sunulan değer, hissedarların finansal beklentilerini karşılamanın; müşteri beklentisi, ürünün; sosyal ve kültürel değerler, ekonomik değerlerin önüne geçmeye başlamakta. Böylece davranış, kararlar ve uygulamada daha geniş çerçeveden değerlendirme ve dengeyi gözetme gereği ortaya çıkmakta. Zaten, ‘ahlâğın’ teste tabi tutulduğu an; liderlerin nasıl karar verdikleri ve stres altında ya da krizdeki davranışlarıdır. Ne, neyin önüne geçiyor, neden ferâgat ediliyor, işte tam bu noktada gözlemlemek gerek.
Kuruluşları ya da toplumları ileriye götürebilecek liderler, stratejik ve dönüşümcü özelliklerinin temelinde etik davranışlara sahip olmalı.
Aynı bir mimar ya da tasarımcı gibi kuruluşlarını şekillendirmeli. Prensipleri, politikaları ahlâkî temeller üzerine kurgulayıp, kuruluşun kişilik, kültür ve düşünce sistemini sağlam değerler ve dürüstlük üzerine inşa etmeli; yönetsel yapı, planlama, süreç ve işleyiş, performans ve iş sonuçlarında bu değerlerin yansıması deneyimlenebilmeli.
Yayın: KOBİ-EFOR Şubat 2012