Günümüzde, sanayileşme ve teknolojinin gelişmesi, şehirleşme, nüfus artışı gibi etmenlerle doğal kaynakların ve enerjinin, insan yaşamı açısından önemi giderek artmakta… Enerji kaynaklarına sahip olma ve erişim, dünyadaki güç mücadelesinin ve dengesinin en önemli bileşeni haline geldi. Bu, bilinen bir gerçek…

Araştırma ve raporlar göstermekte ki, küresel enerji tüketimi açısından, Çin, Hindistan ve Orta Doğu ülkeleri geçmiş dönem oyuncularından daha büyük bir rol oynamaya başladı, enerji tüketiminin merkezi doğuya doğru kayış yaşıyor. Örneğin, Çin’deki enerji santrallerinin kapasitesinde ciddi bir artış söz konusu… Öte yandan yeni sondaj teknikleri ile kaya gazına ulaşmayı başararak, büyük bir enerji potansiyeline erişen ve bu konuya ciddi yatırım yapan ABD, petrol üretimindeki artışla birlikte önemli bir oyuncu olmayı sürdürmekte. Suudi Arabistan’ın petrol üretiminde sürdürülebilir bir role sahip olduğu ortada. Talep ve tüketimi karşılayabilecek kaynak ve kapasiteye sahip olan ülkelerin, enerji fiyatları ve rekabetçilik üzerindeki etkisi aşikâr. Bu ülkelerin, ekonomik, dolayısı ile politik güç olması kaçınılmaz. Bir başka tarafta da Afrika, Hazar ve Akdeniz havzası gibi bölgelerdeki yeni gaz ve petrol rezervlerine erişim mücadelesi sürmekte.

Gündem, öylesine yoğun ve dinamik ki! Her ele alınan konunun birden fazla ve karmaşık yönü söz konusu. Konunun belli boyutları olanak sunarken, diğer kısımları kısıt ya da tehdit halini alabiliyor. Örneğin, fosil yakıtların, öneminin yanında, neden olduğu sera gazlarının küresel ısınma ve iklim değişiklerine yol açtığı biliniyor.

Ülkelerin, bir yandan bu kaynaklara erişimi ve kullanımı sunması, öte yandan da olumsuz etkilerini önleyici tutum içinde olması gerekiyor. Aynı durum, nükleer enerji kaynakları için de geçerli. Bir yandan rekabetçilik gücünü artıran bir girişim olarak ortaya çıkarken, öte yandan toplumsal, çevresel ve ekonomik açıdan yüksek maliyetli olması önemli tehditleri de beraberinde getiriyor. Artan enerji açığı, uzun ömürlü veya yenilenebilir alternatif enerji kaynakları (güneş, rüzgâr, dalga, biyogaz, medcezir, gibi) üzerinde daha fazla düşünülmesini ve mümkün olduğunca yerli seçeneklerin hızlı bir şekilde geliştirilmesini gerekli kılıyor.

Tüm bu gündem içinde, doğal olarak Türkiye enerji sektöründe de önemli gelişmeler yaşanmakta. Ülkenin stratejik konumu ve dinamik pazarı yerli, yabancı yatırımcıyı çekmekte; birleşme ve satın almalar gerçekleşmekte. Elektrik dağıtım ve üretim özelleştirmelerinin tamamlanması için gaza basıldı. Nükleer enerji yatırımları hızlandırıldı. Uluslararası ve bölgesel petrol ve doğal gaz rezervlerinden faydalanma çabaları sürmekte. Doğal gaz santrallerindeki maliyetlerin yükselişi ile mücadele ve elektrik satış fiyatlarının dengelenme çabası devam etmekte. Türkiye’nin jeotermal, güneş, hidrolik, rüzgâr enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının çeşitliliği ve potansiyeli açısından önemli avantajları söz konusu. Bu sahada büyüme için devletin yoğun katkı ve desteği beklenmekte. Bir yandan, sektörel çerçeve belirlenmekte; kanun, yönetmelikler, politika ve stratejiler oluşturulmakta. Örneğin 14 Mart’ta yayınlanan 6446 no.lu Elektrik Piyasası Kanunu elektrik üretimi, iletimi, dağıtımı, toptan veya perakende satışı, ithalat ve ihracatı, piyasa işletimi ile bu faaliyetlerle ilişkili tüm gerçek ve tüzel kişilerin hak ve yükümlülüklerinin çerçevesini oluşturmakta. Öte yandan, piyasa ve rekabetçilik ortamını, lisanslamayı ve fiyatlandırma mekanizmasını düzenleme çalışmaları sürmekte. EPDK, önümüzdeki 6 ay içinde lisans, dağıtım, şebeke, sayaçlar, denetim ve müşteri hizmetleri gibi sahalarda değişikliklere gidileceğinin haberini verdi. Enerji Borsası’nın kurulması gündemde…

Her ne kadar konunun hem çerçeve, piyasa ve yatırımlar tarafı, hem de enerji kaynaklarına erişim ve çeşitlendirme tarafı ele alınsa da, sanayideki ilerleme ve nüfus artışına paralel gelişecek enerji talebini karşılamada Türkiye’nin sıkıntıya düşmeden yola devam etmesi için ‘sıçramalı’ gelişim göstermesi kaçınılmaz.

Mevcut durumda ortaya konan çerçeve ve stratejilerin iyi yönetilmesi; etkili biçimde hayata geçirilmesi ve geliştirilmesi; insan, doğal yaşam ve ekonomi üzerindeki risk ve tehditlerinin bertaraf edilmesi ‘yönetsel ve koordinatif beceriler gerektirmekte. Tüm paydaşlar arasında sinerji oluşturulması gerekir. Örneğin, devlet, özel ve kamu kuruluşları, sivil toplum örgütleri, basın, kullanıcılar (sanayi, ticari işletmeler, hane halkı, bireyler, gibi) arasında enerji kaynaklarının verimli kullanımına dair fikir birliği ve çaba sergilenmesi gerekir. Devlet tarafında, stratejilerin yayılımı; karar ve yetki mekanizmalarının net olması; süreçlerin akışkan olması, sağlıklı ve hızlı işlemesi; hedef, performans ve ödül sistemlerinin devreye alınması ve etkili işletilmesinin bu dönüşüm sürecinde önemle ele alınması gerektiği düşüncesindeyiz.

‘Sıçramalı’ gelişim ise, farklı ve yenilikçi bakış açıları ile mümkün olabilmekte. Bu anlamda, enerji sektörünü ele alırken, üç boyutta düşünmekte fayda görmekteyiz. Her bir boyut için sorulabilecek sorular, yenilikçi fikir ve fırsat arayışları farklı olacaktır.

  1. Enerji Döngüsü’nün en verimli biçimde işlemesi:

Enerji kaynaklarına erişim, üretim, iletim, ticaret, dağıtım, kullanım (tüketim ya da yenilenebilme şeklinde) gibi. Bu boyutta sorulabilecek onlarca sorudan bir kısmı: Sektörün regülasyonunu ve gelişimini nasıl sağlayabiliriz? Sektör oyuncuları arasındaki koordinasyonu nasıl artırabiliriz?

Yüksek kayıp-kaçak oranlarını nasıl önleyebiliriz? Enerji verimliliğini nasıl artırabiliriz? Maliyet tasarrufunu nasıl sağlayabiliriz? Enerji kaynaklarının güvenliğini nasıl sağlayabiliriz? Yerel kaynakları nasıl geliştirebiliriz? Şebeke sistemlerini akıllı şebeke sistemlerine (ileri ölçüm altyapısı, akıllı sayaçlar, akıllı binalar gibi) doğru nasıl hızla yenileyebiliriz? Yatırımların önünü nasıl açabiliriz? Enerji Döngüsü’nü, bir Değer Zinciri olarak ele alsak daha farklı bir İş Modeli ortaya çıkar mı? İş modelini bir ekosistem gibi tasarlamak avantajlar sağlar mı? Bölgesel ve uluslararası ne gibi iş birlikleri yapmakta fayda olur? Doğalgaz, petrol gibi kaynakların keşfinde ne gibi yeni yöntemler kullanabiliriz? Düşük karbon emisyonunu nasıl mümkün kılabiliriz? Teknik ve teknolojik yetkinliklerimizi nasıl geliştirebiliriz?

  1. Enerji kaynaklarının (yeni, ikame) çeşitlendirilmesi:

Alternatif enerji kaynaklarının geliştirilerek, benzer şekilde Enerji Döngüsü’nün en verimli biçimde işlemesinden bahsedebiliriz. Bu durumda, Türkiye’nin enerji sepetini nasıl çeşitlendirebiliriz? sorusu önemli bir mihenk taşıdır. ‘Alternatif enerji kaynaklarını nasıl araştırmalıyız, nasıl geliştirebiliriz? Nasıl, girişimcilerin yatırım alanı haline getirebiliriz? Proje finansmanı için ne gibi yaklaşımlar kullanılabilir? Alternatif enerji kaynaklarının uygun maliyetlerle sunulabilmesi için nasıl bir finansal modelleme yapılmalıdır?’ gibi birçok soru akla gelebilir.

  1. Enerji kaynaklarına en az şekilde gereksinim duyulmasını sağlamak:

Bir ucu tasarruflu kullanım, diğer ucu ise yeni/ikame kaynaklar, kullanım tarzları, iş modelleri olabilir. Olası sorular: Enerjiye daha ucuz biçimde erişmenin yolları nedir? Peki, daha az enerji kullanma imkânımız var mı? Hatta, kendi kendine enerjisini de üreten makina ve teçhizat geliştirilebilir mi? Her bireyin, hane halkının, işletmenin kendi enerjisini üretme ve kullanma gibi bir durumu söz konusu olabilir mi? Biyokütle enerjisinin Türkiye için bir seçenek olmasını nasıl sağlayabiliriz? Enerjisi uzun süre dayanan bataryalara sahip elektrikli arabalar ya da benzeri gelişmeleri nasıl takip edip, uygulayabiliriz? Peki, biz benzer yenilikler oluşturabilir miyiz?

Yenileşimi, ‘etki ve fark yaratan bir yenilik ortaya koyabilmek’ olarak tanımlıyoruz.

Etki ve fark, sağlanmalıdır. Başarılı bir yenilikçilik, bilimsel yöntem ve bilgi ile yaratıcı düşünceyi birleştirir. Yenileşim, sıra dışı düşünmek, yeni fikirler ve bakış açıları üretmek ya da fırsatları araştırmakla başlar. Bu da doğru sorular sorabilmeyi gerekli kılar. Fırsat ve fikirleri ise yenilikçi ve yaratıcı düşünce teknikleri ile besleyerek olgunlaştırabilmekteyiz. Yenileşim yolculuğunda, yenilikçi fikir ve önerileri araştırmak ve keşfetmek kadar, içlerinden değerli olanları seçebilmek, hayata geçirmek, yaymak ve sürdürülebilir kılmak için birçok yetkinliğe daha gereksinim vardır.

Enerji sektörünün de, sıçramalı gelişim gösterebilmesi açısından yenilikçi fikirler geliştirme ve hayata geçirme kasını güçlendirmesi gerekecektir.

Devlet, ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından yenilikçilik ortamının geliştirilmesi önemlidir. Öte yandan, yenileşim, gelişimci bir zihniyet ve kültür dahilinde gelişebilir. Hem bilimsel, hem de yaratıcı ve yenilikçi düşüncenin bir arada ele alındığı bir eğitim sistemi, girişimcilik, kamu ve işletme yönetiminin önemi ortadadır.

Araştırma, geliştirme, teknoloji, destek mekanizmaları ve yetkinliklerin geliştirilmesi her sektör açısından önemli, enerji sektörü için ise elzem…

Yayın: ICT Media Enerji, Mayıs 2014