Geçtiğimiz haftalarda Boston Bilim Müzesine gerçekleştirdiğim gezide, enerji bölümünde dikkatimi çeken bazı bilgiler oldu. Sizlerle paylaşmak ve birlikte irdelemek isterim. Bilgilerin hangi tarihte elde edildiğine dair bir veriye rastlamadım, ancak yakın yıllar olduğunu var saymaktayım.

Öncelikle, en fazla enerji harcayan ülkeleri sıralamışlar.

A.B.D., Çin, Rusya, Hindistan, Japonya, Almanya, Fransa, Kanada, Birleşik Krallık, Güney Kore Cumhuriyeti gibi ülkeler başı çekiyor. En basit tabiri ile ülkelerin nüfusları ne kadar kalabalık olursa, o kadar enerji harcıyorlar denebilir. Listenin devamında tahminen Brezilya, Endonezya, Meksika gibi ülkeler de yer alacaktı.

Bunun yanı sıra, yenilenebilir enerjiyle en fazla elektrik üreten ülke sıralaması göze çarpmakta idi. Listenin başını Çin, A.B.D., Brezilya, Kanada, Rusya, Norveç, Hindistan, Japonya, Almanya, Venezuela çekmekte idi. Demek ki, en fazla enerji harcayan ülkelerin önemli kısmı, enerji kaynaklarını yenilenebilir enerjiye doğru kaydırmış durumda.

Kişi başı en fazla enerji harcanma sıralaması ise, nüfusa göre sıralamaya nazaran oldukça farklılık göstermekte.  Listenin başını Katar çekmekte. İzlanda, Bahreyn, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Lüksemburg, Trinidad ve Tobago, Hollanda Antilleri, Kanada, A.B.D. şeklinde sıralanmakta. Akla ilk gelen husus, enerjiyi rahatlıkla harcayan ülkelerin, petrol üretiminin yüksek olacağı. Yok, durum öyle değil! O zaman, bu listenin başlarında Suudi Arabistan, Rusya, A.B.D., Irak, Çin, İran, Kanada gibi ülkeler yer alırdı.

Ancak, kişi başı gayrı-safî millî hâsıla perspektifinden baktığımızda listedeki ülkelerin bir kısmı anlam kazanmakta. Örneğin, Lüksemburg, Katar, İzlanda, Kanada, A.B.D.’nin kişi başı enerji harcamasının kişi başı gelirle ilintili olduğunu söylemek mümkün. Bahreyn, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Hollanda Antilleri, gibi ülkelerin kişi başı gayrı-safî millî hâsıla olarak durumları ilk 20 ya da 30’larda, çıkarımımızdan çok da uzak sayılmaz.

Öte yandan kişi başına karbon emisyonu sıralamasında Katar, Hollanda Antilleri, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Bahreyn, Trinidad ve Tobago, Aruba, Lüksemburg, Brunei ve Falkland Adaları gelmekte. Kişi başı en fazla enerji harcayıp, yenilenebilir kaynakları kullanım oranı o denli yüksek değilse ve kişi başı karbon emisyonu da yüksekse, bir miktar umarsızlık ya da bilinçsiz kullanımdan bahsedebilir miyiz?

Peki bu bilgilerle, ülkelerin bilimsel düşünce kapasitesi arasında bir korelasyon söz konusu mu?

Açıkçası ‘Boston Bilim Müzesinde gördüğüm fotoğrafla, eğitim sistemi, bilimsel düşünce ve zihniyetin ülkeleri hangi düzlemde tuttuğu arasında bir ilişki var mıdır?’ diye düşündüğümde ve bir miktar rakamlarla incelediğimde sonuçların beni şaşırtmadığını söyleyebilirim.

PISA sıralaması, OECD tarafından 15 yaşını aşmış 70’ten fazla ülkede yapılan testlerde uluslararası eğitim sıralamasına yer vermekte. Bu sonuçlara, ülkelerin entelektüel gelişim düzeyi varsayımı ile bakarsak, listelenen ülkelerle ilişkisini kurduğumuzda nasıl bir fotoğraf ortaya çıkmakta? İlk 20’ye giren Japonya, Kanada, Çin, Güney Kore, Birleşik Krallık, Almanya, Hollanda gibi ülkelerin önemli kısmının hem nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu, hem enerji kullanımının, hem de yenilenebilir enerjiye kayışının yüksek olduğunu gözlemlemekteyiz. Demek ki, bilimsel düşünce kapasitesi gelişmiş ülkelerin, yoğun nüfuslara salt kaynaklarını (örn. petrol) savrukça tüketerek hitap etmediğini, ayrıca geliştirmelerle akıllı kullanıma kaydığını da söylemek mümkün.

PISA sıralamasında 50’lerin altında yer alan Katar, Trinidad ve Tobago, Brezilya, Endonezya, hatta Türkiye gibi ülkelerin ise nüfus yoğunluklarına karşılık kişi başı millî hâsıla ve yenilenebilir enerji kullanımına kayışları incelendiğinde fazla sürpriz yaşamayız düşüncesindeyim.

Türkiye artık bilimsel düşünce ve araştırmayı önemsemeli.

Eğitim düzeyi düşük bir ülkenin, ülkelerin rekabetçilik sıralamasında şansı olmayacağı ortadadır. Ne ticarette, ne enerjide, ne savunmada, ne sağlıkta,… !

Yayın: ICT Media Enerji, Şubat 2017