Liderliği, gemi kaptanlığına benzetirsek…Diyelim ki, gemi de sizin, mürettebat da, başarı da. Amacı, başarıyı, ne kadar başarılı olmak istediğinizi siz tanımlıyorsunuz. Kolay ve keyifli gibi, değil mi?
Ufkunuz nereye kadar uzanıyor ve oralarda neler olduğunu hayal ediyorsunuz? Dimağınızın ne denli açık, net ve geniş olduğu önemli. Ancak, gerçeğin nerede bitip, hayalin nerede başladığını iyi ayırt edemezseniz, geminizi de, geleceğinizi de, mürettabatınızı da sonu olmayan bir maceraya sürükleme riskiniz yüksek. Öte yandan, bir miktar da hayal yoksa, ufuk, size ve yol arkadaşlarınıza nasıl ilham verecek ki? Peki, hayalle gerçeklik nerede karışmaya başlıyor?
Yolculuk boyunca hangi şartlarla ve nelerle karşılaşacaksınız? Denizsularını, hava durumunu, kayalıkları, adacık ve adaları bilmeden, rakip gemileri izlemeden, olası koşul ve riskleri öngörmeden, yani mesnetsiz çıktığınız yolculuk fazlasıyla riskli. Mümkün olduğunca önbilgi toplamak ve öngörüde bulunabilmek elzem.
Ya ‘sizin durumunuz ne, ne kadar hazırlıklısınız?’. Şartlarınızı, yolunuzu, rotanızı çalışmış, belirlemiş olmanız; eksik gediğinizi tamamlamış; olası risklere karşı önlemlerinizi almış olmanız gerekir.
İlla da ufuk çizmek; vizyon, amaç tanımlamak ve herkesin benimsemesini sağlamak şart mıdır? Hayatının önemli kısmını işine vakfeden, emeğini ortaya koyan insanlara bir anlam, bir umut sunamıyorsanız, hem kendinizi, hem onları sıradan, mekanik bir yaşama sıkıştırmış olacaksınız. Taşıdığınız değeri, malı, hizmeti dört gözle beklemesini istedikleriniz; onlar neden sizin geminizi beklesinler ki? Sizinle yola çıkanlara vaadinizin ne olduğunu düşünmenizde fayda var. Sadece siz değil, ekibinizin her bir ferdi bu maceraya sizinle atılmayı arzu edecek, vaadinizin peşinden gelecek; bilecek ki, sizinle yola çıkılır ve ufukta çizdiğiniz amaca ulaştıklarında hayat hem geminiz, hem de kendileri için çok daha olumlu ve güzel olacak. Hatta başarı tanımınızın herkesi benzer şekilde tatmin edebileceğinden, benzer heyecanı duyuracağından da emin olmalısınız. Mürettebatın ve hatta müşterilerinizin görüş ve fikirlerini alarak ve dahi onlarla birlikte belirlediğiniz bir ufuk ve rotanın ayakları daha sağlam yere basacaktır. Vizyon çizebilmek, maharet ve denge isteyen bir denklem.
Vizyonunuz çok bol ya da gereksiz dar olmamalı. Örneğin ülkemizde henüz eşit eğitim şansı bulamayan yüzbinlerce genç varken; yeterince nitelikli, ilim, irfan sahibi; araştıran, düşünen, sorgulayan, muhakeme becerisi yüksek gençler yetiştirilemezken; eğitimle ilgili vizyonumuzun ‘çevre ülkelere örnek teşkil etmek’ olması, bir miktar bol kaçmakta. Böylesi bir vizyona, belli bir yol haritası eşliğinde, irade ile ulaşılmak hedefi varsa, ne âlâ!
Birleşmiş Milletler’in ‘tüm dünyada barışı temin etme’ vizyonu heyecan verici olabilir, ancak gelişmiş ülkeler samimiyetle çaba harcamadıkça, ne denli gerçekçidir?
Türk Telekom, vizyonunu ‘iletişimde müşterilerimizi geleceğe taşıyan en doğru adres olmaktır.’ şeklinde tanımlamış. İletişimi geniş anlamda, mobil, sosyal medya da dahil düşündüğümüzde, yine bol bir vizyon. Kapsam net değil. Bu durumda da misyon, amaç gibi tanımların bütününde kapsamı belirlemiş; hedef kitle ve faaliyetleri ile ilintilendirmiş olması beklenir.
Nike ise ‘dünyadaki her atlete ilham ve yenilikçilik sunmak’ demiş; hemen de eklemiş: ‘Bir vücudunuz varsa, atletsiniz demektir’. Vücudu olan bir birey olarak beni heyecanlandıran şey, giydiğim ayakkabının rahatlığı sayesinde gün boyu ayağımda yokmuş hissi ile yaşatması. Sanki yine vizyonu biraz bol.
İyi bir gemi kaptanı, bir yandan yüzünü ufka çevirir, çevrede olup bitene bakarken, öte yandan gözünü göstergelerden ayırmaz; yakıtını, hızını, rotasını sürekli kontrol etmeyi ihmal etmez, ve dâhi mürettebatının ruh halini, sağlığını, motivasyonunu gözetir. Mercekleri ile bir uzağa, bir yakına bakar; bir güverteye çıkar, bir yakıt dairesine iner.
Artık hız en önemli başarı kriterlerinden. Öyle bir denge yakalamak gerek ki, eldeki bilgi bir miktar geçerli iken de yola çıkılabilmeli. Ancak antenlerimiz sürekli açık, analizimiz sağlam, seçimlerimiz sağ duyulu, yapımız esnek olabilmeli.
Yayın: KOBİ-EFOR Haziran 2011