Aralık ayında gerçekleşen 2015 Birleşmiş Milletler İklim Değişimi Konferansı’nda, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Çin, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Avustralya gibi gelişmiş ve gelişmekte olan 20 ülke ‘Mission Innovation’ (Hedef Yenileşim denilebilir) deklarasyonuna imza attılar. Bu ülkeler, dünya enerji Ar-Ge yatırımlarının yüzde 80’ini gerçekleştirmekte. Bildirgenin amacı, düşük karbon enerjili inovasyona yapılacak kamu yatırımlarının iki misline çıkarılması ve bu sahadaki uluslarararası iş birliğinin teşvik edilmesi idi. Oldukça gecikmiş olmakla birlikte, elzem bir karar idi.

Aynı Konferans, 10 farklı ülkeden Bill Gates, Mark Zuckerberg, Richard Branson gibi isimlerin de aralarında bulunduğu küresel çapta 28 yatırımcı tarafından ‘Enerjide Atılım Koalisyonu’nun oluşturulmasına da aracılık etti. Koalisyon, çalışmalarının bir bölümünü ‘gelecek için gerçek anlamda dönüşümcü enerji çözümlerinin’ devreye alınması konusunda seferberlik başlatılmasına ve yeni fonlar oluşturulmasına yönlendirdi. University of California gibi kurumlar ve milyarderleri kapsayan büyük özel-sektör yatırımcılarından gelecek yeni bir para havuzu oluşturuldu. 2020 itibarıyle 10 milyar dolarlık düzeylere ulaşacak fonlardan bahsedilmekte. Avrupa Komisyonu da 2016 sonlarında ‘Enerji Birliğinin Durumu’ Raporu’nda yayınlanacak düşük-karbon yenileşimi destekleyecek stratejileri geliştirmekte.

Temiz enerji endüstrisi, elektrikli araçlardan, farklı yenilenebilir enerji biçimlerine; hidroelektrikten nükleer güç üretimine kadar geniş bir yelpazede yer almakta. Küresel çapta en fazla önemi artacak enerji türü, jeotermal olacak. Küresel Jeotermal İttifakı (Global Geothermal Alliance), 2030lara gelindiğinde bugünkünün beş kat fazlası kurulu jeotermal kapasitesine ulaşılması için destek olacak. Bir diğer öne çıkan yenilenebilir enerji türü de, rüzgâr enerjisi. Kurulu rüzgâr enerjisi kapasitesinde ABD, Endonezya, Kanada, Meksika, Brezilya, Güney Afrika gibi ülkeler önde gitmekte, ancak Çin bu konuda liderliği elinde tutmakta. Öte yandan Karayip Adaları, Şili, Kenya gibi ülkeler de yenilikler konusunda üzerlerine düşeni yapmakta. Bloomberg’in öngörüsüne göre 2014 yılında yıllık küresel 51.4 GW olan kurulu güç, 2016’da 60 GW’lara ulaşacak. 2020 itibarı ile ABD’nin elektrik gereksiniminin yüzde 10 gibi bir kısmını rüzgârdan temin etmesi beklenmekte. Bu oranın 2030 yılında yüzde 20, 2050’de ise yüzde 35lere erişmesi planlanmakta.

Tüm bu gelişmeler, yeni fikirlerle çalkalanan endüstrinin iyice hız kazanmasını sağlayacağa benzer. Birçok uluslararası kuruluş, her yıl enerji verimliliği ve temiz enerji teknolojilerinin geliştirilmesine milyonlarca dolar harcamakta. Paris Konferansı’nda temiz enerji Ar-Ge’sine yapılacak özel ve kamu yatırımlarının artırılmasına dair yapılan çağrı, fikrî mülkiyet sahiplerinin gücünü artıracağa benziyor.

EA Enerji Teknolojileri R&D istatistikî verilerine göre, enerji verimliliği sahasında, 2014 yılında ABD 1,256,042 milyon dolarlık bir Ar-Ge yatırımı gerçekleştirmiş oldu. 2007’ye nazaran 2 misline çıkmış olsa da, ABD bu rakamdan çok daha iyilerini de yapmıştı. Örneğin 2009 yılında en yüksek değerle 2.302.416 milyon dolarlık bir yatırım ortaya konmuştu. Japonya aynı yıl, 476.617 milyon dolarlık yatırım yapmış durumda. 2007 itibarı ile bu rakam 35.671 milyon dolar düzeyinde idi, 8 yılda nerede ise 7 misli büyüme görülmekte. Japonya’nın son sekiz yıldır istikrarlı bir yatırım yaptığı gözlemlenmekte. Norveç de bu konudaki atakları ile dikkat çekmekte. 2014 yılı verilerine göre Norveç, 292.534 milyon dolarlık bir Ar-ge harcaması yapmış.

INSPIRE Raporu’na göre 2009 yılında temiz enerji patentlerinin yarıdan fazlasını Japonya Patent Bürosu elinde tutmaktaydı. Aynı yıl ABD Patent ve Marka Bürosu ise, toplam temiz enerji patentlerinin yüzde 20’si gibi bir oranla listede yer aldı. Ancak, Amerika Birleşik Devletleri o tarihten bu yana yenileşim konusunda çok ciddi atılımlar yaptı. 2014 itibarı ile CEPGI’nin açıklaması, rakamsal olarak Amerika’nın tüm diğer ülkelerin önüne geçtiğini ortaya koymaktaydı. 2015 yılında alınan patentlerin çoğunluğu ‘güneş’ teknolojilerine dayanmakta. Sadece yılın ilk yarısında 586 patent alınmış durumda. Güneş teknolojilerini, yakıt hücreleri, elektrikli araçlar ve rüzgâr gücü izlemekte. Aynı yıl otomobil üreticisi General Motors Company de Japon Toyota Motor Corp.’u temiz enerji patent dosyası olarak geride bırakmıştı. Las Vegas, Kasım sonunda güç üreticisi NV Energy ile iş birliğine girdiklerini ve şehrin kamu ve perakende gereksinimlerinin tamamını yenilenebilir enerjiden elde edeceğini duyurdu. Bu enerjinin çoğu güneş enerjisi tesislerinden sağlanacak.

Patentler, yenileşim ve konuya olan ilginin bir göstergesi. Oysa ki, asıl konu bu yeniliklerin ticarîleşmesi, pazarla buluşması ve kullanımının yaygınlaşması. Maliyet ve kurumsal atalet gibi nedenlerle takılan o kadar yenilik var ki! İşte bu noktada da ‘fonlar’ devreye girmekte.

Yayın: ICT Media Enerji, Nisan 2016